29 Nisan 2014 Salı

Pembe Kuvars Taşları

Yapısal Özellikleri Pembe kuvars doğada nadir bulunan bir kuvars cinsidir. Çok eski çağlarda mühür ve sembol yapımında kullanılmıştır. Günümüzde ise oyma biblo, dekoratif süs eşyası ve mücevherat yapımında kullanılır. Rengi Uçuk pembeden gül kırmızısına doğru değişir. Aşk taşı olarak ünlenmiştir.

Beden hücrelerini yeniler, bu suretle hem hastalıkları tedavi eder, hemde bedeni dinçleştirir. İç barışı ve uyumu sağlar. Böbrek, akciğer, karaciğer, kalp gibi organların sistemlerini sağlıklı tutar. Yaraları, anjini, astımı ve görme bozukluklarını iyileştirir. Radyasyonun kötü etkilerinden korur. Depresyon halini ortadan kaldırır ya da en az seviyeye indirir. Kişinin kendisinden hoşnut olmasını ve kendine değer vermesini sağlar. Özgüven duygusu verir. hayatı sevmenizi sağlar.
 Pembe Kuvars Faydaları Kişinin çevresinde oluşan negatif enerjiyi yok ettiği gibi pozitif enerjiyi toplar, aktive eder ve biriktirir. Düşünce formlarını aktive öden bir özelliği de vardır. Kuvars kristalinin bilinen diğer faydaları;
  • Duygusal dengeleyicidir. Beyin fonksiyonlarını uyarır.
  • Güç ve canlılık kaybına karşı koruma sağlar.
  • Cep telefonu, telsiz gibi cihazlardan yayılan radyasyonu toplar.
  • Zihinsel konsantrasyonu kuvvetlendirir.
  • Tene temas ettirerek kıyafet altında taşındığı taktirde, kişiyi diğer insanların negatif enerjisinden korur. Pozitif insanlar içindeyseniz taşınızı görünür şekilde takın. Böylece çevrenizdeki insanların pozitif enerjisini toplar.
  • Baş ağrısını hafifletici özelliği vardır.
  • Sindirim ve kan dolaşımı sistemini sağlıklı tutar, hastalanırsa iyileştirir.
  • Göz için sağlıklıdır. kartal görüşü ve gücü verir.

28 Nisan 2014 Pazartesi

Dropa taşları nedir ?




DROPA TAŞLARI, DROPA İNSANLARI :
1938'de, Dr. Chi Pu Te'in başını çektiği bir ekip, Çin'in Baian-Kara-Ula dağlarına doğru bir arkeolojik keşfe çıktı. Keşfin sonunda ekip, antik kültürlerin yaşadığı bazı mağaralarda şaşırtıcı keşifler yaptı. 12.000 yıllık taş disketler buldu.Çapları 22-27 cm,kalınlıkları 2 cm,üzerlerinde çok küçük yazılar ortaları delik 716 adet disk.
1964 te prof.dr.Tsum Um Nui disklerdeki yazıları kağıda kopyalayarak okudu,ne yazıyordu:uzak bir gezegenden gelen bir uzaylı kabilesi mekiklerinin bozulması yüzünden günümüzden 12 bin yıl kadar önce himalayalar’a iniş yapmak zorunda kalmıştı. dropa kabilesinden gelen uzaylılar mecburen dağların içinde bulunan mağaralara sığındılar. barışçıl olmalarına rağmen o sırada komşu mağaralarda yaşayan ilkel bir insan kabilesi olan hamlar tarafından düşman kabul edilmişlerdi. ham kabilesi üyeleri dropalıları esir alıp bazılarını öldürdü. nui’nin tercümesinden bir pasaj şöyle: “dropalılar bulutların arasından inen ışıklı bir küre içinden yeryüzüne indiler. kadınlar çocuklar ve erkekler olmak üzere bütün dropalılar çevredeki mağaralara sığındılar. insanlar en sonunda dropalıların işaret dilini çözünce niyetlerinin savaş olmadığını anladılar.

Bu bilginin geçerliliğini artıran bikaç şey var,bunlardan en önemlisi bahsedilen bölgede kendilerine dropa diyen bir kabile var,boyları 130 cm, gözleri büyük ve mavi,kafaları gövdelerine göre çok büyük(1938 de bulunan iskeletlerle aynı).İkincisi ise disklerin bulunduğu mağaralarda yıldızların gezegenlerin yerliyerinde çizilmiş olması ve tasvir edilen bazı mekik türü araçlar.
Not: bu kesin kanıtlara dayanan bir bilgi değil fakat son derece ilgi çekici bir olaydır ve çok fazla bahsi geçer.
giray.

Astoloji Nedir?

 

Astoloji Nedir?

Astroloji; kosmos içerisindeki güçlerin (Bu en yakın anlamda Güneş Sistemi´ndeki planetlerdir.) genel seviyede dünya üzerindeki enerjilerin şekillenmesi (makro kozmos), insanın ve insan topluluklarının (mikro kozmos) üzerindeki etkilerini ve sonuçlarını yorumlayan bir düşünce sistemidir. Astroloji´nin matematiksel bir temele sahip olduğunu, Astronomi ile olan paralel çalışmalarında da görebiliriz. Yıldız hareketleri, yıldız konumları ve birbirleriyle olan ilişkilerini Astronomik gözlemlerlerin sonucu olan "Ephemeris"lerde "Gökgünlüğü" buluruz. Bu ise Astroloji´nin gerçek anlamda pozitif temellere dayandığını gösterir. Ayrıca Astroloji, yıldızların hareketlerini matematiksel olarak hesaplarken, etkin enerjileri oluşturabildiğini de kabul eder. Astroloji´ sonuç olarak oluşmuş bir kavramdır ve yorumsaldır; ya da bir kültür ve de sanattır. Astroloji´de sık karşılaşılan bir sözcük de Zodyak´dır; Türkçe karşılığı ise Burçlar Kuşağı´dır. Gerçek kelime anlamında Zodyak, Hayvanlar Dairesi anlamına gelir. Burçlar Kuşağı galaksimizde (Samanyolu) çeşitli isimlerle adlandırılmış takımyıldızlar diziliminden oluşan bir kümedir. Bu küme Galaksimizin orta çizgisine (Ekvator düzeyinde) +8° ve -8° lik bir kesişme ile bir yörünge (Ekliptik) üzerinde sıralanmıştır.


Minyatür sanatı nedir? Minyatür nasıl yapılır?

Minyatür sanatı nedir?

Minyatür sanatı, çok ince işlenmiş ve küçük boyutlu resimlere ve bu tür resim  sanatına verilen genel addır.

Minyatür nasıl yapılır?

Nakkaş denen minyatürcü bir tabaka has kağıt (sırf pamuktan yapılmış kağıt)  alır bir mermerin üzerine yayarak parlak bir cisimle (mermer fildişi) sürte  sürte düzleyip parlatır. Önce yapacağı şekillerin sınırlarını kağıt üzerinde  hafifçe belirterek taslaklarını yapar; bunun için birkaç kedi veya samur  kılından yapılmış ve ipek telle kuş tüyüne bağlanmış bir fırça kullanır. Bu  şekilde yapılan taslaklar üzerinde kolayca düzeltme yapılabilir.


 


26 Nisan 2014 Cumartesi

SEO Nedir?

SEO ( Search Engine Optimization ) diğer bir deyişle Arama Motoru Optimizasyonu, web sitenizin Google, Yahoo, Bing gibi arama motorlarında ilk sayfalarda ve üst sıralarda bulunması için gerekli olan ve teknik bilgi – birikim ve profesyonellik gerektiren bir işlemdir.

Neden SEO – Optimizasyon Yaptırmalıyım?

Herhangi bir ürünün yâda hizmetin tanıtımı için en önemli tanıtım mecralarından birisi haline gelen internet ortamında potansiyel müşteriler aradıkları ürünü yâda hizmeti ilk olarak arama motorlarında arama işlemi gerçekleştirerek bulmayı tercih ediyorlar. Yapılan araştırmalar sonucunda kullanıcıların ilk sayfalarda çıkan sonuçları atlayıp çok arka sayfalardaki sonuçlara göre ürünlerini tercih etme oranları çok düşük seviyelerdedir. Bu nedenle ürününüzü veya hizmetinizi tanıttığınız web sitenizin arama motoru sonuçlarında google birinci sayfa ve üst sıralarda yer alması hayati önem arz etmektedir. WebHome SEO Departmanı size bu SEO Optimizasyon hizmetini en profesyonel yaklaşımla, olabilecek en uygun fiyatlarla sunuyor.

Neden Özellikle GOOGLE SEO – GOOGLE Optimizasyonu?

Dünya genelindeki konumlanması ve bilinirliği, kullanıcıların tercihleri açısından bakıldığında arama motorları arasında Google Arama Motorunun tartışılmaz bir üstünlüğü bulunmaktadır.  Bu nedenle öncelikle Google Optimizasyonu – Google SEO hizmeti öne çıkmaktadır. WebHome Google Optimizasyon ekibi profesyonel yaklaşımı ile Google Optimizasyon işlemlerini en uygun fiyatla sunmakta ve kullanıcı odaklı çözümler sağlamaktadır.
En fazla arama yapılan arama motoru olduğu ve rekabet üst boyutlarda olduğu için Google Arama Motoru anlaşılır olmamak amacıyla algoritmasını güncellemekte ve karmaşıklaştırmaktadır.

WEB HOME Google Optimizasyon – Google SEO Hizmetinin Sağladıkları

WebHome Google Optimizasyon- Google SEO ekibi, sürekli olarak Google teknolojisindeki değişiklikleri takip etmekte, gelişmeleri incelemekte ve sürekli olarak kendini daha ileriye taşımaktadır.
Sürekli gelişmeleri takip eden ve kendini yenileyen yaklaşımı sayesinde WebHome Google Optimizasyon ekibi, web sitenizin Google Arama Motorunda ilk sayfalarda ve üst sıralarda olmasını sağlamakta ve bunun sürekliliğinin sağlanması için 7/24 teknik destek vermektedir.


25 Nisan 2014 Cuma

ŞEMS-İ TEBRİZİ SÖZLERİ


"İnancın büyük olsun ama inancınla büyüklük taslama!.."

"Elalem şarap içer sarhoş olur, biz 'Aşk' ehliyiz! İçmeden sarhoş olmuşuz..."

"Derdini sade anlatan adam dertlidir. Güzel anlatan edebiyatçı, haliyle anlatan aşık, tebessümüyle örten âriftir!"

"Senin baktığına herkes bakar; ama senin onda görebildiğini herkes göremez."

"Olduğu 'kadar' olmadığı 'kader'."


"Herkesi kendine eşit gör, her kim olursa olsun bir insanı küçümsemek akılsızlık, çok büyük görmekte korkaklıktır."

"Kadın, bilmeyene 'Nefs', bilene 'Nefes'tir…"

Bir gül kadar güzel ol; ama dikeni kadar zalim olma. Birine öyle bir söz söyle ki ya yaşat ya da öldür; Ama asla yaralı bırakma!

"Söylediğim şeylerin hepsinden vazgeçtim, pişman oldum.. Çünkü sözde mâna, mânada söz kalmadı."

"Gelişim davetsizdi, gidişim de elvedâsız olsun istedim."

"Senin baktığına herkes bakar; ama senin onda görebildiğini herkes göremez."

"Sevmeye layık olmayanı hatırlayarak değerli etme! Dönmek mi istiyor, bir şans daha verme. Unutma; sevgi yürekli olana yakışır."

"Olmadı diye sızlandığın duaya, gün gelir olmadı diye şükredersin.."

"Eğer Allah seni bana yazmışsa, benden kaçışın yok. Lakin kader seni benden almışsa, ağlamaya lüzûm yok."

"Allah'ın sırrı sensin, kalbine yolculuk et."

"Kalk, silkelen, kendine gel. Umutsuzluğa sarılma. Umutsuzluk şeytandan, ümit etmek ise Allah'tandır."

Kalp midir insana sev diyen,
Yoksa yalnızlık mıdır körükleyen?
Sahi nedir sevmek; bi muma ateş olmak mı,
Yoksa yanan ateşe dokunmak mı?


Ey insan!
Kaf dağı kadar yüksekte olsanda; kefene sığacak kadar küçüksün.
Unutma! Herşeyin bir hesabı var;
Üzdüğün kadar üzülürsün.

"Hayatta olabileceğiniz en güzel yer, bir duanın içinde yer almaktır."


"İlim üç şeydir: Zikreden dil, şükreden kalp, sabreden beden."

"Eğer çok konuşmak faydalı olsaydı Allah iki ağız, bir kulak verirdi. Onun için, çok dinleyip az konuşmak gerek..."

"Rahmetin kapısı her an açık. Senin kapın açık mı? Sen ona bak!"

"Başlı başına bir dünyadır aşk. Ya tam ortasındasındır merkezinde, ya da dışındasındır hasretinde."

"İnsan yoksul düşse, iftiraya uğrasa, hapse girse, hatta esir olsa bile yine başı dik, gözü pek, gönlü emin bir halife gibi davranmaktan vazgeçmemelidir."

Bana göre aşık öyle olmalı ki, şöyle bir kalkınca, her tarafı ateşler sarsın; her tarafta kıyametler kopsun.

"Şikayet edeceksen şikayeti, kendi nefsine et."

 sems-i-tebrizi

"Kendini ancak bir başka insanın aynasında tam olarak görebilirsin."

"Her şeyin en büyüğü iki şeydir: İlim ve hoşgörü."

"Başkalarına baktığın gözle, Leylâ'yı nasıl görebilirsin? Onu göz yaşlarınla tertemiz yıkamadıkça!"

"Kainattaki her zerrede Allah’ın sıfatlarını bulabilirsin, çünkü O (c.c) camide, mescitte, kilisede, havrada değil, her an her yerdedir. Allah’ı görüp yaşayan olmadığı gibi, O’nu görüp ölen de yoktur. Kim O’nu bulursa, sonsuza dek O’nda kalır."

"Ey aşk! Seni senelerce yaban ellerde, hoyrat dillerde aradım. Oysa bende imişsin bilememişim. Oyalanmışım, kalakalmışım."

"Şu dünya bir dağ gibidir. Ona nasıl seslenirsen o da sana sesleri öyle aksettirir. Ağzından hayırlı bir laf çıkarsa, hayırlı laf yankılanır. Şer çıkarsa, sana gerisin geri şer yankılanır."

"Aşık odur ki, Allah'tan aldığı aşk emanetini Allah'a verir. Aşk mezhebinde her şey yüce Aşk'a kurbandır."

Resim Nedir ?


Resim, herhangi bir yüzey üzerine çizgi ve renklerle yapılan, hatta günümüzde kavramsal bir boyutta ele alınması açısından hemen her tür malzemenin de kullanılabileceği bir anlatım tekniğidir. Resim yapma sanatıyla ilgilenen kişiye ressam denir.

Fotoğraf Nedir ?

Fotoğraf: Yunanca Photos ‘ışık’ ve Graphos ‘çizmek’ sözcüklerinin birleşmesinden oluşan terim. Optik ve kimyasal süreçleri kullanarak yüzey üzerinde kalıcı görüntü elde etme. İngilizce ‘Photography’ sözcüğünün karşılığıdır.
      Fotoğraf sözcüğü ilk kez İngiliz SirJohn F. W. Herschel (1792-1871) tarafından 1840 yılında kullanılmıştır. Sir John, yakın arkadaşı olan İn­giliz bilim adamı William Henry Fox Talbotun (1800-1877) uyguladığı yeni yön­temle, yüzey üzerinde elde ettiği görüntüye fotoğraf adını vermiştir. Yunanca photos ‘ışık’ ve graphos ‘çizmek’ sözcüklerinden oluşan Photography İngilizce de fotoğraf karşılığı olarak kullanılır. Yani fotoğraf İngilizce bir sözcüktür, kökeni ise Yunanca’dır,
      Fotoğraf makinesinin görevi görüntü oluşturmaktır. Fotoğrafın  bulunuşuyla il­gili olarak iki temel tarihsel gelişme vardır. Birincisi, yüzey üzerinde hayali görün­tünün oluşturulması. İkincisi ise yüzey üzerinde gerçek görüntünün elde edilmesi­dir. İnsanoğlu tarihin ilk günlerinden beri yüzey üzerinde çeşitli görüntüler gör­müştür.
       Yansımalar ve gölgeler yüzey üzerinde ortaya çıkan bir tür resimdir. Bunlar yü­zey üzerinde kalıcı değildir, geçicidir yani hayalidir. Gözle görülür, ancak elle tutu­lamaz bu yönüyle gerçek değillerdir. Yansımaların ve gölgelerin ortaya çıkabilmesi için üç temel öğe gerekir: Nesne, yüzey ve belirleyici olarak ışık.
       İnsanların karşılaştıkları yansımaların ve gölgeleri belirli bir yüzey üzerinde kalıcı duru­ma getirmeye uğraşmıştır. Bu çabalar iki temel doğrultuda gelişmiştir. İlki yüzey üzerinde ışık yoluyla elde edilen görüntülerin fizik bilimindeki gelişmeler ve optik kullanılarak nitelikli duruma getirilmesidir. İkincisi ise optik aracılığıyla el­de edilen görüntüleri kimyanın da yardımıyla yüzey üzerinde kalıcı hâle getiril­mesidir.
       İşte bu çalışmalar sonucunda fotoğraf belirli bir yüzeyde kalıcı hale getirilerek fotoğraf ortaya konmuştur.
      Günümüz teknolojisinin de ilerlemesiyle insanların günlük yaşamda yer alan yegâne unsurlardan biride artık fotoğraftır. Özellikle cep telefonlarıyla fotoğraf çekilebilmesi ve cep telefonlarındaki fotoğraf teknolojisinin oldukça ilerlemesi fotoğraf çekilmesini oldukça artırmıştır. Günümüzde artık hemen hemen herkes mutlaka bir fotoğrafla iç içedir. İşimizden tutun bilgisayarımıza kitaplardan tutun dergilere hemen her alanda fotoğrafla karşı karşıyayız.

KAMERA SİMÜLATÖRÜ VE POZLAMA AÇIKLAMALARI

KAMERA SİMÜLATÖRÜ VE POZLAMA AÇIKLAMALARI
Aydınlatma (Lighting)
Işık poz ayarlarınızı yaparken tek başına en önemli etkendir.Özel durumlar haricinde hiç bir zaman “ışık çok fazla” diyeceğiniz bir durumla karşılaşmazsınız.Kontrollerle oynayarak farklı iç ve dış mekan ışık koşullarını test edebilirsiniz.
Dim Indoor : Karanlık İç Mekan
Brigth Indoor : Aydınlık İç Mekan
Overcast : Bulutlu
Partly Cloudy : Parçalı Bulutlu
Mostly Sunny : Az Bulutlu / Büyük Oranda Açık
Sunny : Açık/Aydınlık
Mesafe (Distance)
Kontrolleri kullanarak konunuza olan mesafeyi ayarlayabilirsiniz.
Odak Çapı (Focal length)
Kontrolü ileri geri kaydırmanız objektifinizle zoom yapmanızla aynı mantıkta sonuç verir. Geniş açı daha fazla alan derinliği elde etmenizi sağlar (kadrajınızda daha geniş bir alanı alırsınız.). Zoom yaparak yakınlaştırdığınızda ise daha dar bir alan derinliği elde edersiniz (genellikle sadece konunuza odaklanmış olursunuz.)
Mod Ayarları (Mode)
Kontroller fotoğraf makineniz üzerindeki tanımlı poz ayarları ile aynı mantıkta çalışır.Enstantane öncelikli (Shutter Priority) modda, enstantane hızını siz belirlerken , fotoğraf makineniz diyafram (aperture/f-stop) ayarını kendisi yapar. Diyafram öncelikli (aperture priority) modda ise tam tersi durum söz konusudur, siz diyafram ayarını belirlersiniz ve enstantane ayarı otomatik olarak yapılır.Manual modda ise hem enstantane hem de diyafram ayarını kendiniz yapabilirsiniz. Fotoğraf makinenizin ya da simülatörün pozometresine bakarak doğru poz değerini bulmaya çalışmalısınız.Elbette simülatör mantığına ters olacağı için tüm fotoğraf makinelerinde bulunan tam otomatik mod, fotoğraf makinesi simülatörümüzde yoktur.
ISO
ISO fotoğraf makinemizde yüklü filmin ya da sensörün gelen ışığa karşı ne kadar duyarlı olduğunu tanımlar. Yüksek ISO ayarları, düşük ışık koşullarında daha yüksek enstantane hızlarında çalışmanıza imkan verir ancak artan ISO oranı ile fotoğraflarınızda kumlanma artar. Düşük ISO ayarları en temiz ve net fotoğrafları verir ancak daha fazla ışık gereksinimi duyar.Genellikle, ışığın el verdiği en düşük ISO ayarını kullanmaya özen göstermelisiniz.
Diyafram (Aperture/F-Stop)
Diyafram ya da F Değeri,kabaca,fotoğraf çekerken deklanşöre bastığınız anda açılan enstantane bıçaklarından geçecek olan ışığın miktarını ayarlayan deliğin büyüklüğüdür.Düşük F numaraları bu deliğin daha büyük olması demektir.Burada dikkat edilmesi gereken konu F numaraları ne kadar büyürse,konunuzun önünde ve arkasında kalan öğeler de kadrajınızda odak içinde kalır ancak bunun için daha çok ışığa ihtiyacınız olur. F numaraları küçüldükçe, tam tersi durum söz konusudur ve konunuzun önünde ve arkasındaki öğeler kadrajınızda odak dışı kalmaya başlar (bulanıklaşır).
Enstantane Hızı (Shutter speed)
Enstantane hızı kısaca ışığın geçeceği enstantane bıçaklarının ne kadar süre açık kalacağını belirler.Yüksek hızlı enstantaneler anı dondurmanızı sağlarken daha çok ışığa gereksinim duyar.Düşük hızlı enstantane hızları ise daha az ışıkla çalışma imkanı verirken fotoğrafınızdaki hareketli öğelerde bulanıklığa neden olur.

Türkak Nedir ?

ISO 9001 Belgesi, etkin kalite yönetim sistemini tanımlayan bir standarttır. Kuruluş bu standardın şartlarını sağladığında ISO 9001 belgesini alabilir. Belge, kuruluşun ürün ve hizmetlerinin uluslararası kabul görmüş bir standarda uygun olarak üretildiğini gösterir. Standart merkezi İsviçre’nin Cenevre Kenti’nde yer alan ve 90’dan fazla ülkenin üye olduğu Uluslararası Standardizasyon Örgütü (International Organization of Standardization-IOS) tarafından geliştirilmiştir. Belgelendirme şirketlerini yetkilendirme yetkisi üye ülkelerin akreditasyon kurullarına verilmiştir. Türkiye’deki akreditasyon yetkisi TÜRKAK'a verilmiştir.

İsim Patenti Nasıl Alınır

Bir ismin patentini almak o ismin tescilini almaktan geçmektedir..Dolayısıyla bu işleme marka tescili adı verilir.Marka tescili ile 10 yıllık koruma sağlanır.10.Yılın sonunda yenileme işlemi ile bir on yıl daha koruma elde edilir.

Marka tescil işlemini gerçekleştiren tek yetklili kurum Türk Patent Enstitüsü'dür.

Güçlü Patent,Türk Patent Enstitüsüne 1478 Sicil No ile resmi sicil kaydı bulunan vekil kuruluştur.

Marka Tescili Nedir? Markamı Neden Tescil Ettirmeliyim?

Marka bir işletmenin tüm varlığını temsil eden bir işarettir. Bu kadar önemli bir işaret, özenle korunmalı, yasal olarak tescil edilmeli ve bunu kanıtlayacak belgeye sahip olmalıdır.
 
Marka koruması, ürün ya da hizmetlerinde marka kullanan gerçek marka sahiplerini koruyan bir sistemdir. Bir markanın gerçek sahibi, söz konusu markayı ilk kez düşünen, bir ürün ya da hizmette kullanan ve kullanımına devam eden kişidir.
 
Bir başka kişi tarafından düşünülmüş, uygulanmış bir markanın, bir diğer kişi adına tescili iyi niyet kurallarına aykırı bir davranıştır. “Hakkın Gaspı” olarak adlandırılır.
 
Tescilli markanın tescilsiz markaya oranla büyük avantajları vardır. Başvuru aşamasında, TPE tarafından incelenen, uygun görüldüğü taktirde yayınlanan ve üçüncü kişilerin görüşlerine ve itirazlarına açılan bir marka, hem resmi kurumların hem toplumun denetiminden geçmiş olmasının verdiği güvenle daha sağlam temellere sahip olur. Artık hiçbir risk taşımamasının yanı sıra, elinde resmi kurum tarafından verilmiş bir kanıtı vardır. Haksız kazanç girişimlerini kolayca engelleyebildiği gibi, yaptırımlar uygulanmasını sağlayabilir. 
 
Markanızı tescil ettirmenizdeki amaç; sadece başkalarının haksız kazanç sağlamasını önlemekten öte, haksız kazanç sağlıyor iddiası ile sizin önlenmenizin de önüne geçmektir. Çünkü; bu durumda, elinde varlığından hiç haberdar dahi olmadığınız fakat sizin markanızla ayırt edilemeyecek kadar benzer tescilli bir markası bulunan bir kişi ya da işletme,  size karşı yaptırımlar uygulatabilir ve sizi dava yoluyla engelleyebilir. Tüm yatırımlarınız ve çalışmalarınız biranda büyük bir risk altında girebilir.
 

MARKA NEDİR ?

Marka, bir işletmenin mal veya hizmetlerini bir başka işletmenin mal veya hizmetlerinden ayırt etmeyi sağlaması koşuluyla kişi adları dahil, özellikle sözcükler, şekiller, harfler, sayılar, malların biçimi veya ambalajları gibi çizimle görüntülenebilen veya benzer biçimde ifade edilebilen, baskı yoluyla yayınlanabilen ve çoğaltılabilen her türlü işaretleri içerir.

Ticaret nedir ?

Ticaret malların/ürünlerin üretim sürecinden tüketimine kadar geçen zamanda, ekonomik değer taşıyan başka nesneler ile değiştirilmesi, alışı ve satışı anlamında kullanılmaktadır.


Modern Ticaret
Ticaret, ulusal ekonomide belirleyici bir hacme sahiptir. Aynı zamanda, bir ülke veya AB gibi ülkeler topluluğunun sınırları içerisinde gerçekleşen İç Ticaret, ülkelerin birbirleri ile yaptıkları sınır ötesi ticaret olan Dış Ticaret ve Transit Ticaret ile aynı öneme sahiptir. Malların yurtdışına satılmasına İhracat, yurtiçinde yabancı malların satılmasına ise İthalat denmektedir.

MERSİS Nedir? ,MERSİS' e Nasıl Kayıt Olunur ?, MERSİS'le Neler Yapılabilir?,

Kayıtdışı Ekonomiyle Mücadele Eylem Planında yer alan temel projelerinden birisi olan ve halen Mersin'de pilot uygulaması yapılan MERSİS Projesi kapsamında her bir esnaf işletmesine tekil, benzersiz, 16 haneli bir numara verilecek. Sistem, kayıt dışılığın azaltılması anlamında önemli bir araç olacağı gibi işletmelerin mesleki faaliyetleriyle ilgili tek bir sistemde bilgi tutulmasını sağlayacağı için kamuda tek bir ortak hafıza oluşacak.
Gümrük ve Ticaret Bakanlığı'nın yürüttüğü Merkezi Sicil Kayıt Sistemi (MERSİS) Projesi ile yaklaşık 3 milyon işletmenin kimlik bilgileri elektronik ortama taşınacak ve buradan izlenecek.
Hem vatandaşların hem de ilgili tüm kamu kurum ve kuruluşlarının, işletmelerin ticaret sicili hukuku açısından aleni bilgilerine ulaşmalarını sağlayacak bu proje, 2013 yılının şubat ayında ülke genelinde uygulamaya girecek.
Vatandaşların kimlik bilgilerinin elektronik bir veri tabanında saklanması bugün kamu hizmetlerinde vatandaşların kendi işlemlerinde ne derece büyük kolaylık sağlıyorsa MERSİS de işletmelerin kamudan alacağı hizmetlerde ve kamunun üreteceği politikalarda aynı derecede önemli bir fonksiyon görecek.
Şirket kurmayı kolaylaştıracak bu sistemle, şirket ortaklarının benzersiz elektronik imza sertifikasıyla iradeleri alınacağından sahte ya da çalıntı kimlikle şirket kurulmasının ve benzer sahtekarlıkların da önüne geçilecek.
MERSİS Projesiyle esas itibariyle şirket kuruluşunun kolaylaştığını, ama bunun da ötesinde bilgi güvenliğinin sağlandığını, bunun da şirketlerin kurumsallaşmasına, şirket kültürünün gelişmesine hatta yeni şirket kuruluşlarının, yani girişimciliğin cazip hale gelmesine yol açacak
Hem mevcut işletme sahiplerinin hem de yeni işletme kuracak vatandaşların bu sistem üzerinden hiçbir aracıya ihtiyaç duymadan işlem yapabilecekler.
İnsanlar elektronik imza sertifikalarıyla sisteme girerek bu sistem aracılığıyla kimlik paylaşım sisteminden kimlik bilgilerini, adres paylaşım sisteminden de adres bilgilerini alacaklar. Bu bir anonim şirketse ana sözleşmesini, pay durumunu, sermaye durumunu şirketin kuruluşuyla ilgili mevzuatın gerektirdiği her şeyi sistem üzerinden yerine getirebilecek.
MERSİS ile ticaret sicil bilgi sisteminin kurulmuş olacak, projenin pilot uygulamasının Mersin'de yapıldı orada muhtemel tüm aksaklıklar test edildi ve giderildi.

Bilgi nedir?

Bilgi nedir?

1. Öğrenme, araştırma ya da gözlem yoluyla elde edilen gerçek, malumat, vukuf; (bilişimde) kurallardan yararlanarak kişinin veriye yönelttiği anlam.
2. Genel olarak ve ilksezi durumunda zihnin kavradığı temel düşünceler, malumat; insan usunun kapsayabileceği olgu, gerçek ve ilkelerin tümüne verilen ad, malumat.
3. Bilim; insan anlağının çalışması sonucu ortaya çıkan düşünsel ürün, malumat, vukufbilgi

Bilginin Çevirimi

• Bilgi doğar,bulunur ya da keşfedilir.
• Bilgi kaydedilir.
• Bilgi kullanılır,değerlendirilir.
• Bilgi geliştirilir.
• Bilgi aktarılır.
• Bilgi arşive kaldırılır.
Bilgiler yukarıdaki çevrime göre ömürlerini tamamlar. Bilginin türü ve özellikleri değişse de bu çevrim değişmez.

Bilgiyi şu şekillerde tanımlayabiliriz

İşlenmiş data olarak bilgi:
Veriler(data) genellikle tanımlanmamış kullanım ve başvuruları içeren ham gerçekleri göz önünde tutarlar. Bilgi seçeneklere etkiyen işlenmiş data olmak üzere göz önünde tutulur.  Data bazen formatlanır , filitrelenir ve özetlenir. Araştırmacılar  datayı hipotezleri test etmek için toplarlar,böylece data, işlenmemiş ve analiz edilmemiş sayılara bağlıdır. Data,analiz edildiğinden ,bilim adamları datanın içerdiği bilgi hakkında konuşurlar,bilginin yorumlanması ise,analizlerinden elde edilir.

Belirsizliğin(Bilinmeyenin) karşıtı olarak bilgi:
Bilgi üzerindeki farklı bir perspektif ekonomik teoriden türetilmektedir ve burada bilgi bilinmeyenin negatif ölçüsü olarak tanımlanmaktadır. Mikro ekonomi teorisinde arz ve talebin dengesi mükemmel  olarak bilinen pazara bağlıdır. Burada tüm satıcılar ve alıcılar,birbirleri hakkında tüm bilgilere sahiptir ve bilinmemezlik burada yer almaz. Bilgi,arz ve talep hakkında bilinmeyenleri yok ederek bir pazarı mükemmel hale getirir.  Makro ekonomi teorisinde, ekonominin yönünü ölçen ve önceden haber veren ekonomik sinyaller ekonomik durum hakkında bilgi sağlarlar. Firma bu sinyalleri çözerek bilinmeyeni en aza indirir.
Yöneticiler bu nedenlerle bilgiyi bilinmeyeni azaltan şeklindeki terimlerle tanımlarlar. Çünkü yöneticiler, karar vermede alternatiflerin çıktılarını düşünmeli,kararın kalitesini,karar verme prosesinin etkisini arttıran çeşitli alternatiflerin çıktıları hakkında bilinmeyenin azaltılmasını  tasarlamalıdırlar.

Anlamlı bir sinyal olarak bilgi:
Bilgi teorisi,insanlar ve/veya makineler  arasındaki haberleşmenin etkisini ölçme olmakla birlikte ,bilgiyi haberleşmenin girdisi ve çıktısı olarak tanımlamaktadır. Gönderici ve alıcı tarafından aynı şekilde yorumlanan elektronik,denetlenebilir,görülebilir veya diğer sinyaller bilgiyi iletirler.

Yöneticiler haberleşmeci olarak görevlerinde bilgiye ulaşırlar ve bilgiyi yönetirler. Anlamlarını iletecek şekilde ,datayı veya sinyalleri organize eden raporları alırlar. Yöneticiler,haberleşmenin bir parçası olarak duydukları ve gördükleri  bilgilerden bir anlam türetirler ve bunu karar vermek için kullanırlar.

Bilginin kullanılması

Organizasyonlar bilgiyi kaynak,avantaj veya mal olarak kullanabilirler.
Kaynak olarak bilgi:Çıktıların üretilebilmesi için,genellikle organizasyonlar parayı,insanları,hammaddeleri,makineleri ve de zamanı kaynak,girdi olarak kullanan kurumlar olarak düşünülür. Kaynaklar belli bir dereceye kadar bir diğerinin yerine geçebilir. Benzer şekilde,bilgi kapital veya işçinin yerini alabilir. Organizasyon üyeleri,bilgiyi maliyetleri düşürmek ve ürünün ve/veya hizmetin kalitesini arttırmak için kullanabilirler.

Bilginin değeri

Eski magazinleri,kitapları,mektupları,notları ne sıklıkta atıyoruz? Belki bazılarımız “eğer bir yıl içinde onları hiç kullanmadıysam , demek ki onlara gerçekten ihtiyacım yok” şeklinde kuralları vardır. Bilinçli olarak veya olmayarak ,bu nesnelerdeki bilgilerin değerleri hakkında ,bunları depolamanın maliyetine bağlı olarak  bir karar veriyorsunuz. Her bir nesne için maliyet çok küçük dahi olsa, kümülatif maliyet önemli  ve ilerde değerinden daha çok olabilir. Şirketler bilgilerin değerleri konusunda elde edilmelerinin ve depolanmalarının maliyetine bağlı olarak değer biçmek zorundadırlar.

Selimiye cami nedir?

Selimiye cami nedir?

Selimiye cami; Türkiye Cumhuriyeti sınırları içeresinde Edirne ilin'de bulunana Mimar Sinan tarafıdan yapılmış Osmanlı mimarisi taşıyan cami'nin adıdır.
Mimar Sinan'ın ustalık eserim diye adlandırdığı eserlerde birisidir.  Unesco Dünya Miras Listesindede bulunan Selimiye camisi 2011 yılında tescil edilmiştir.
Selimiye camisinin hak sahibi Sultan Selim Vakfıdır.

Selimiye camisi kim tarafında yaptırılmıştır?

Selimiye camisi Osmanlı padişahı II. Selim tarafından yaptırılmıştır.

Selimiye camisinin yapım ve açılış tarihleri

Caminin kapısındaki kitabeye göre yapımına 1568 (Hicri:976) yılında başlanmıştır. Caminin 27 Kasım 1574 Cuma günü açılması planlanmışsa da ancak II. Selim'in ölümünün ardından 14 Mart 1575'te ibadete açılmıştır.

Selimiye camisinin en büyük özelliği nedir?

Selimiye camisinin en büyük özelliği Edirne'nin her tarafından görülmesidir.

Selimiye camisinin özellikleri

1. Osmanlı mimarisini taşır.
2. Mimar Sinan'ın ustalık dönemi eseridir.
3. Unesco Dünya Miras Listesinde bulunur.
4. Dünya üzerinde 41°40'41¨K ve 26°33'34¨D koordinatlarında bulunur.
5. 4 minaresi bulunmaktadır.
6. 43,25 metre yüksekliğindedir.
7. 31,25 metre çapında  tek bir lebi ile örtülmüştür.
8. Cami kesme taştan yapılmıştır.
9.Caminin  İç bölümü 1.620 m2'dir.
10. Caminin tümüyle kapladığı alan 2.475 m2'dir.

Selimiye camisi neden edirne'de inşaa edilmiştir?

II. Selim’in caminin yapılacağı şehir olarak neden Edirne'yi seçtiği kesin olarak bilinmemektedir.

Selimeye camisinin kubbesi

Bir tepe üzerinde bulunan Selimiye'de daha önceki hiçbir camide ya da antik çağ mabedinde görülmemiş bir teknik kullanılmıştır. Daha önceki kubbeli yapılarda, asıl kubbe kademeli yarım kubbelerin üzerinde yükselmesine rağmen, Selimiye Camii 43,25 metre  yüksekliğinde, 31,25 metre çapında, tek bir lebi ile örtülmüştür. Kubbe 8 sütuna dayanan bir kasnak üzerine oturtulmuştur. Kasnak, filayaklarına 6 metre genişliğinde kemerlerle bağlıdır. Sinan, bu şekilde örttüğü iç mekana verdiği genişlik ve ferahlıkla birlikte mekanın bir kerede kolayca anlaşılmasını sağlar. Kubbe aynı zamanda camiinin dış görünüşünün ana hatlarını da belirler.

Selimeye camisinin minareleri

Caminin dört köşesinde bulunan her biri üç şerefeli 380 santimetre çapındaki minareler 70,89 metre yüksekliğindedir. Minarelerin alem dahil yükseklikleri bazı kaynaklara göre 84, bazılarına göreyse 85 metredir. Cümle kapısının iki yakınındaki minarelerin şerefelerine üç ayrı yoldan çıkılır. Diğer iki minare tek merdivenlidir. Öndeki iki minarenin taş oymaları çukur, ortadaki minarelerin oymaları ise kabarıktır. Minarelerin kubbeye yakın olması, camiyi göğe doğru uzanıyormuş gibi gösterir.

Selimiye camisinin iç süslemeleri

Caminin mermer, çini ve hat işçilikleri de önemlidir. Yapının içi İznik çinileriyle süslüdür. Büyük kubbenin tam altındaki hünkar mahfili, 12 mermer sütunludur ve 2 metre yüksekliktedir. Çinilerin bir kısmı 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşında, Rus generali Mihail Skobelev tarafından sökülerek Moskova'ya götürülmüştür.

Selimiye camisinin avlusu

Yapının, kuzeye, güneye ve avluya açılan 3 kapısı vardır. İç avlu, revaklar ve kubbelerle süslüdür. Avlunun ortasında mermerden özenle işlenmiş bir şadırvanvardır. Dış avluda ise sıbyan mektebi, darül kurra, darül hadis, medrese ve imaret bulunmaktadır. Sıbyan mektebi günümüzde çocuk kütüphanesi, medrese ise müze olarak kullanılmaktadır. Geçmişte cami meşalelerle aydınlatılmakta idi. Meşalelerden çıkan is, hava akımı oluşturmak üzere özel olarak yapılan bir delikten dışarı çıkmaktaydı.

Ters Lale motifinin anlamı nedir?

Ters Lale motifi caminin müezzin mahfilinin mermer ayaklarından birinin altında bulunur. Rivayete göre Ters Lale motifi'nin yapılmasını amacı şudur: Caminin yapılacağı arsa üzerinde bir lale bahçesi bulunmaktaydı. Bu arsanın sahibi, başlarda arsasının satılmasını istememiştir. En sonunda, Mimar Sinan'dan camide bir lale motifi olmasını isteyerek arsasını satmıştır. Mimar Sinan da lale motifini ters olarak yapmıştır. Lale motifi bu arsada bir lale bahçesi olduğunu, ters olması ise sahibinin tersliğini temsil etmektedir.

Müezzin mahfeli nedir?

Müezzin Mahfeli, müezzinlerin namaz kılınırken imamın tekbirlerini arka saflara duyurmak için tekrarladıkları yerdir. Bu mahfellerin bazıları zeminden sadece bir kaç karış kadar yükseklikte bir sofa iken bazıları da 2-3 metre kadar yüksekçe olup ahşap olanları direkler üzerine, kagir olanları ise mermer ayaklar üzerine oturtulmuştur.
Selimiye'nin müezzin mahfeli kubbenin tam altında bulunmaktadır ve bu konumu nedeniyle bazı yorumcular tarafından Mimar Sinan'ın tarzı olarak kabul edilmemektedir. Zira mahfel bu haliyle namaz kılanlarla mihrab arasında engel oluşturmaktadır.
Müezzin mahfelinin dört tarafına çevrilen ceviz korkuluklar orjinaldir. 1950 yılındaki restorasyon esnasında iskele çökmüş ve korkuluklarda büyük hasar meydana gelmiştir. Hasar gören parçalar daha sonra yenilenmiştir. Ceviz parmaklıklardaki elma ağacından kakma motifler ve kırmızı yeşil boyalar 1984 yılında yapılan son restorasyonda ortaya çıkmıştır.
Ahşap üstü kalem işleri Osmanlılarda çok uygulanan bir tekniktir ve çok dayanıklıdır. 500 yıl hiç restore edilmeden günümüze ulaşan nakış örnekleri vardır. Yapıldıktan sonra bozulmaması için nakışlar üztüne bir sır tabakası çekilir. Lake adı verilen bu sır tabakası vernik veya inceltilmiş beziryağı kullanılarak yapılır.


24 Nisan 2014 Perşembe

HZ MEVLANA'NIN TÜRBESİ NEREDE ?

HZ MEVLANA'NIN TÜRBESİ

Mevlana
Türbesinin mimarı Bedreddin Tebrizidir. Mevlana Celaleddin Rumi''nin türbesi
çevresindeki mescit, semahane, meydanı şerif, matbah, derviş hücreleri,
şadırvan, şebi aruz havuzu ve çelebi dairesiyle bir külliye halindedir.

Mevlâna, 30 Eylül 1207 yılında bugün Afganistan sınırları
içerisinde yer alan Horasan Ülkesi'nin Belh şehrinde doğmuştur. Mevlâna'nın
babası Belh Şehrinin ileri gelenlerinden olup, sağlığında "Bilginlerin
Sultâni" unvanını almış olan Hüseyin Hatibî oğlu Bahâeddin Veled'tir.
Annesi ise Belh Emiri Rükneddin'in kızı Mümine Hatundur.

Külliyeyi meydana getiren yapılardan esas türbe binası

Külliye, İslam tarihinde yapılmış olan, dini-sosyal
kompleks.

Selçuklu devrine, türbenin yivli gövdesi ve külahı ile giriş
koridoru, çelebi mezarları, post kubbesi

1. Selçuklular : Türklerin Orta Asyadan Anadolu'ya göçleri
sırasında kurdukları iki ayrı devletin adı.

2. Selçuklu, Konya : Konya'nın merkez ilçelerinden biri.

Karamanoğulları devrine, mescit, semahane, türbeler, derviş
hücreleri, matbah ve şadırvan ise Osmanlı devrine aittir. Türbenin bugünkü
şekli; kare planlı bir zemin üzerinde üç tarafı kemerli ve bir tarafı kapalı
mekân halindedir. Bu mekânın üzerini 16 dilimli sivri bir külah örter.

Külahın tepesinde bir hilâl içinde Mevlevi sikkesi bulunan
yüksek bir alem vardır. Külahın üzerini firuze çiniler kaplar. Külaha
Yeşilkubbe denir. Yeşilkubbenin altında Mevlânânın ve oğlu Sultan Veledin gök
mermerden yapılmış üstü puşide ile örtülü sandukaları vardır. Türbenin bir
"mumyalık" kısmı da vardır, cephede bugünkü Gümüş Eşikin altında
bulunan bu kısmın kapısının XVIII. yy.da örülmüş olduğu bilinir. Çapraz tonozla
örtülü olduğu sanılan bu kısımda Mevlânânın naşı mumyalanarak muhafaza edildi.
Bugün müze olarak kullanılmakta olan Mevlâna Dergâhının yeri,
Selçuklu Sarayının Gül Bahçesi iken bahçe,

Karamanoğulları 13. yüzyılda, Konya ve civarında hüküm süren,
1487 senesine kadar devam eden büyük Türk beyliğine verilen isim. Karaman
aşireti, Oğuzlar'ın Avşar boyuna mensuptur.

Sultan Alâeddin Keykubad tarafından Mevlânanın babası Sultânül-Ulemâ
Bâhaeddin Velede hediye edilmiştir.
Sultânül-Ulemâ 12 Ocak 1231 tarihinde vefat edince
türbedeki bugünkü yerine defnedilmiştir. Bu defin gül bahçesine yapılan ilk
defindir.
Sultânül-Ulemânın ölümünden sonra kendisini sevenler
Mevlânaya müracat ederek babasının mezarının üzerine bir türbe yaptırmak
istediklerini söylemişlerse de Mevlâna "Gök kubbeden daha iyi türbe mi
olur" diyerek bu isteği reddetmiştir. Ancak kendisi 17 Aralık 1273 yılında
vefat edince Mevlânanın oğlu Sultan Veled Mevlânanın mezarı üzerine türbe
yaptırmak isteyenlerin isteklerini kabul etmiştir. "Kubbe-i
Hadra" (Yeşil Kubbe) denilen türbe dört fil ayağı (kalın sütun) üzerine
130.000 Selçukî dirhemine Mimar Tebrizli Bedrettine yaptırılmıştır. Bu tarihten
sonra inşaî faaliyetler hiç bitmemiş 19. yüzyılın sonuna kadar yapılan
eklemelerle devam etmiştir.
Mevlevî
Dergâhı ve Türbe 1926 yılında "Konya Âsâr-ı Âtîka Müzesi" adı
altında müze olarak hizmete başlamıştır.1954 yılında ise müzenin teşhir ve
tanzimi yeniden gözden geçirilmiş ve müzenin adı "Mevlâna Müzesi"
olarak değiştirilmiştir.

Müze alanı bahçesi ile birlikte 6.500 m² iken, yeri istimlak
edilerek Gül Bahçesi olarak düzenlenen bölümlerle birlikte 18.000 m²ye ulaşmıştır.

Müzenin avlusuna "Dervîşân Kapısı" ndan girilir.
Avlunun kuzey ve batı yönü boyunca derviş hücreleri yer almaktadır. Güney yönü,
matbah ve Hürrem Paşa Türbesinden sonra, Üçler Mezarlığına açılan Hâmûşân
(Susmuşlar) Kapısı ile son bulur. Avlunun doğusunda ise Sinan Paşa, Fatma      Hatun
ve Hasan Paşa türbeleri yanında semahane ve mescit bölümleri ile Mevlâna ve
aile fertlerinin mezarlarının da içerisinde bulunduğu ana bina yer alır.

Avluya
Müze Sanat eserlerinin saklandığı ve insanların bunları görüp
faydalanmaları için özel binalarda sergilendiği yerler. Müze kelimesi eski
Yunancada “bilimler tapınağı” manasındaki “Mouseion” kelimesinden gelir.

Dünyada ilk müze, miladdan önce üç yüz yılında İskenderiye'de
birinci Ptolemaios zamanında kurulmuştur. Müze adı verilen ilk bina, aslında
bir üniversitedir. Sanata ve bilime değer veren okulların bir araya
toplanmasından meydana getirilmiştir. Bu ilk müzede, sanat eserlerinden z


Yavuz Sultan Selimin 1512 yılında yaptırdığı üzeri kapalı
şadırvan ile "Şeb-i Arûs" havuzu ve avlunun kuzey yönünde yer
alan selsebil adı verilen çeşme, ayrı bir renk katmaktadır.
Tilâvet Odası

Tilâvet Yavuz Sultan Selim Osmanlı sultanlarının dokuzuncusu,
İslam halifelerinin yetmiş dördüncüsü. Sultan İkinci Bayezid'in oğlu olup,
annesi Dulkadirli ailesinden Aişe Hatundur. 1470 yılında Amasya'da doğdu.
Şehzadeliğinde, devrin alimlerinden mükemmel bir tahsil ve terbiye gördü.
Arap,
Fars dilleriyle yüksek din ve fen ilimlerini öğrendi. Askeri sevk ve idare ile
devlet yöneticiliğini öğrenmesi için, şehzadeliğinde Trabzon Valiliğine
gönderildi.

Arapça bir kelime olup,

Hami-Sami Dil Ailesi'nin Sami koluna mensup bir lisan.
Arap Yarımadası ve Kuzey Afrika'da halkın çoğunluğunca, Türkiye ve İran'da ise
Arap azınlıklarca kullanılmaktadır.

Kuran-ı Kerimi güzel sesle ve usulüne uygun olarak okuma
anlamına gelir. Geçmişte bu oda da Kuran-ı Kerim okunulduğu için buraya
tilâvet odası denmiştir. Halen Hat Dairesi olarak kullanılmaktadır.
Hat Dairesinde Mahmud Celaleddin, Mustafa Rakım, Hulusi,
Yesarizâde gibi devirlerinin meşhur hattatlarının levhaları yanında, Sultan II.
Mahmudun yazdığı altın kabartma bir levha da yer almaktadır. Gümüş kapı
üzerinde teşhir edilmekte olan Yesarizâde Mustafa İzzet Efendinin hattı ile
yazılmış olan Molla Camiye ait Farsça beyitte şöyle denilmektedir.

Kabetül-uşşâk bâşed in mekam

Her ki nakıs amed incâ şod temam

(Bu makam aşıkların kâbesi oldu. Buraya noksan gelen
tamamlanır)
Hz. Mevlâna
Türbe salonunu doğuda ve güneyde çevreleyen yüksekçe set
üzerinde ise Mevlâna ve babası Bahaeddin Veledin soyundan gelme, 10u hanımlara
ait olmak üzere 55 adet mezar ile, Hüsameddin Çelebi, Selâhaddin Zerkûbî ve
Şeyh Kerimüddin gibi Mevlevîlikte makam sahibi olmuş 10 kişiye ait toplam 65 mezar bulunmaktadır. Hanımlara ait mezarların üzerinde yer alan sandukalara sikke konulmamıştır.
Yeşil kubbenin tam altında Mevlânanın ve oğlu Sultan Veledin
mezarları yer almaktadır. Mezarların üzerindeki iki bombeli mermer sandukayı
1565 yılında Kanuni Sultan Süleyman yaptırmıştır. Sandukaların üzerinde yer
alan altın sırma tellerle işlenilmiş Pûşîde ise

Kanunî Sultan Süleyman Osmanlı Devleti'nin onuncu sultanı ve
İslam halifelerinin yetmiş beşincisi. Babası Yavuz Sultan Selim Han, annesi
Aişe Hafsa Sultan olup, Kanûnî lakabıyla meşhur oldu. Avrupalılar Büyük Türk ve
Muhteşem Süleyman lakaplarını verdiler. Sultan Süleyman Osmanlı hanedanı içinde en uzun süre tahtta kalan padişahtır.

Sultan İkinci Abdülhamid tarafından 1894 yılındayaptırılmıştır.
Huzûr-ı Pîr (Türbe)
Türbe salonuna Sokullu Mehmet Paşanın oğlu Hasan Paşanın 1599 yılında yaptırdığı gümüş kapıdan girilir. Burada bulunan iki vitrin içerisinde Mevlânanın meşhur eserlerinden Mesnevinin, Divân-ı Kebirin en eski nüshaları sergilenmektedir. Türbe salonunu üç küçük kubbe örter. Üçüncü kubbeye post kubbesi de denilir ve yeşil kubbeye kuzey yönünden bitişiktir.

Türbe salonu doğuda, güneyde ve kuzeyde yüksekçe bir set ile çevrilir. Kuzeyde iki parça halinde yer alan yüksek setlerde 6 Horasan erinin sandukaları yer almaktadır. Horasan erlerinin hemen ayak ucunda ise İlhanlı Hükümdarı Ebû Said Bahadır Han için yapılmış nisan tası sergilenmektedir.

Yine burada yer alan iki levha, Mevlânanın felsefesini ve düşünce sistemini açıklaması açısından mühimdir. 1. levha Türkçedir ve şöyledir;

"Ya olduğun gibi görün

Ya göründüğün gibi ol"


Hz. Mevlâna

2. levha ise Mevlana''nın Farsça bir rubaisidir. Rubainin Türkçe çevirisi şöyledir;

"Gel, Gel, ne olursan ol, gel!

İster kâfir, ister mecûsî, ister puta tapan ol, gel!

Bizim dergâhımız ümitsizlik dergâhı değildir.

Yüz kerre tövbeni bozmuş olsan da yine gel!"
Halen Mevlânanın babası

II. Abdülhamid (Osmanlı Türkçesi:  'Abdü’l-Hamid-i
sânî)(d. 21 Eylül 1842 – ö. 10 Şubat 1918). Osmanlı Devleti'nin 34. padişahı.
Babası Sultan Birinci Abdülmecid, annesi Tir-i Müjgan Kadın Efendi'dir.

Bahaeddin Veledin mezarı üzerinde bulunan ve bazı kişilerin
"oğlu gelince babası ayağa kalkmış" dedikleri ahşap sanduka ise, bir
Selçuklu şaheseri olup, 1274 yılında Mevlâna için yaptırılmıştır. Kanunî,
Mevlana ve oğlu Sultan Veledin mezarları üzerine 1565 yılında yeni bir mermer
sanduka yaptırınca, ahşap sanduka buradan kaldırılmış ve sandukası olmayan Mevlânanın
babasının mezarının üzerine konulmuştur.

Semâhâne

Semâhâne bölümü, mescid bölümü ile birlikte XVI. yüzyılda
Kanunî Sultan Süleyman tarafından yaptırılmıştır. Semâhânede semâ, 1926 yılında
dergâh müze oluncaya kadar devam etmiştir. Semâhânede yer alan naat kürsüsü ve
müzisyenlerin oturdukları mutrib hücresi ile erkekler ve hanımlara ait
mahfiller orijinal halleri ile korunurken, Semâhânenin uygun duvarlarında
tarihi halılar ve yine vitrinler içerisinde madeni ve ahşap eserlerle Mevlevî
musiki aletleri sergilenmektedir.

Mescid
Mescide çerağ kapısından girilir. Ayrıca mezarların bulunduğu
huzûr- pîr ve semâhâne bölümlerinden de birer küçük kapı ile geçişler
vardır. Bu bölümde müezzin mahfili ve mesnevîhân kürsüsü orijinal halleriyle
muhafaza edilmektedir.
Mescidin güney duvarı üzerinde çok değerli halı ve ahşap kapı
numuneleri sergilenirken, Mescid içerisine serpiştirilen 10 adet vitrinde de
çok değerli cilt, hat ve tezhip numuneleri sergilenmektedir.

Halı Kumaş Bölümü - Derviş Hücreleri

Mevlâna Dergâhının ön avlusunun batı ve kuzey yönünü
çevreleyen, her birinde birer küçük kubbe ve baca bulunan 17 hücre
bulunmaktadır. Bu hücreler Padişah

Bahaeddin Veled, Mevlânâ|Mevlana'nın babası ve İslam dünyasının
o dönemdeki en büyük bilginidir. Sultan-ı Ulema adı ile anılır. Anadolu
Selçuklu Devleti|Anadolu Selçuklu sultanı I. Alaeddin Keykubad|Alaeddin
Keykubat'ın daveti üzerine Anadolu'ya geldiği sanılmaktadır.

III. Murat tarafından 1584 yılında dervişlerin ikameti için
yaptırılmıştır.
Bu hücrelerden giriş kapısının sağında kalan dört hücre, halen
gişe ve idare binası olarak kullanılmaktadır. Girişin solunda kalan 13 hücrenin
baştan iki tanesi postnişîn ve mesnevîhân hücresi olarak, orijinal eşyaları ile
teşhir edilmiştir.
En sondaki iki hücre ise değerli kitap koleksiyonlarını
müzemize hediye eden Rahmetli Abdülbakî Gölpınarlı ile Dr. Mehmet Önderin
kitaplarına tahsis edilmiştir. Halen kütüphane olarak hizmet vermektedir.
Diğer 9 hücrenin ara duvarları kaldırılarak birbirine bağlı iki
büyük koridor elde edilmiştir. Bu koridorlardan birinde ülkemizin Kula, Gördes,
Uşak, Kırşehir gibi yörelerine ait tarihi halıları, diğer koridorda ise Konya
İline bağlı, Ladik, Karaman, Karapınar, Sille gibi yörelerde dokunmuş tarihi
halılar sergilenmektedir.
Bu hücrelerin koridora açılan pencere ve kapı boşluklarına yapılan vitrinlerde ise Mevlevî etnografyasına ait pazarcı maşası, mütteka, nefîr gibi dergâhtan müzeye nakledilen tarihi nitelikteki eşyalarla, müze koleksiyonunda yer alan son derece değerli Bursa kumaşları sergilenmektedir.
Matbah Bölümü
Matbah müzenin güneybatı köşesinde yer alır. 1584 yılında Sultan III. Murat tarafından yaptırılmıştır. Dergâhın müzeye dönüştürülüğü 1926 yılına kadar yemek ihtiyacı burada karşılanıyordu.

1990 yılında yapılan onarımlardan sonra bu bölümün teşhir ve tanzimi mankenler ile yeniden yapılmıştır. Matbahın asıl işlevi olan yemek pişirme ve somat denilen sofrada yemek yeme adabı mankenlerle anlatılmaya çalışılmıştır. Matbahın diğer işlevlerinden olan Nev-ni-yâz denilen Mevlevî aday adayı saka postu üzerinde otururken, semâ talim çivisi yanında ise semâ dedesinin can tabir edilen Mevlevî derviş adayına
III. Murat, (d. 4 Temmuz 1546 – ö. 16 Ocak 1595). 12. Osmanlı padişahıdır. II. Selim'in Nurbanu Sultan'dan olan oğlu ve varisidir. 1574'ten 1595'e kadar 21 sene Osmanlı Devleti'nin başında bulunmuştur. Saltanatı süresince veziri olan Sokollu Mehmet Paşa'nın etkisinde kalmıştır. Saltanatı döneminde eşi Safiye Sultan, özellikle Sokollu Mehmet Paşa'nın ölümünden sonra devlet yönetiminde oldukça önemli bir rol üstlenmiştir.
semâ talim ettirişi anlatılmaya çalışılmıştır.

Ülke Listesi,Ülke Resimleri,Ülke Bayrakları,Dünya'dan Kareler,Resim

Ülke Listesi,Ülke Resimleri,Ülke Bayrakları,Dünya'dan Kareler,Resim



Abhazya ResimleriAfganistan ResimleriAlmanya Resimleri
ABD ResimleriAndorra ResimleriAngola Resimleri
Antigua ve BarbudaArjantin ResimleriArnavutluk Resimleri
Avustralya ResimleriAvusturya ResimleriAzerbaycan Resimleri
Bahamalar ResimleriBahreyn ResimleriBangladeş Resimleri
Barbados ResimleriBatı Sahra ResimleriBelçika Resimleri
Belize ResimleriBenin ResimleriBeyaz Rusya Resimleri
Bhutan ResimleriBirleşik Arap EmirlikleriBolivya Resimleri
Bosna Hersek ResimleriBotsvana ResimleriBrezilya Resimleri
Brunei ResimleriBulgaristan ResimleriBurkina Faso Resimleri
Burundi ResimleriCezayir ResimleriCibuti Resimleri
Çad ResimleriÇek CumhuriyetiÇin Resimleri
Dağlık Karabağ CumhuriyetiDanimarka ResimleriDoğu Timor
Dominik CumhuriyetiDominika ResimleriEkvador
Ekvator Ginesi El Salvador Endonezya
Eritre ErmenistanEstonya
EtiyopyaFasFiji
Fildişi SahilleriFilipinlerFilistin
FinlandiyaFransaGabon
GambiyaGanaGine
Gine BissauGrenadaGuyana
GuatemalaGüney Afrika CumhuriyetiGüney Kore
Güney OsetyaGüney SudanGürcistan
HaitiHırvatistanHindistan
HollandaHondurasIrak
İngiltereİranİrlanda
İspanyaİsrailİsveç
İsviçreİtalyaİzlanda
JamaikaJaponyaKamboçya
KamerunKanadaKaradağ
KatarKazakistanKenya
KırgızistanKıbrıs CumhuriyetiKiribati
KolombiyaKomorlarKongo
Kongo Demokratik CumhuriyetiKosovaKosta Rika
KuveytKuzey Kıbrıs Türk CumhuriyetiKuzey Kore
KübaLaosLesotho
LetonyaLiberyaLibya
Liechtenstein  LitvanyaLübnan
LüksemburgMacaristanMadagaskar
Makedonya CumhuriyetiMalaviMaldivler
MalezyaMaliMalta
Marshall AdalarıMeksikaMısır
MikronezyaMoğolistanMoldova
MonakoMoritanyaMoritius
MozambikMyanmarNamibya
NauruNepalNikaragua
NijerNijeryaNorveç
ÖzbekistanOrta Afrika CumhuriyetiPakistan
PalauPanamaPapua Yeni Gine
ParaguayPeruPolonya
PortekizPorto RikoRomanya
RuandaRusya FederasyonuSaint Kitts ve Nevis
Saint LuciaSaint Vincent ve GrenadinlerSamoa
San Marino   Sao Tome ve PrincipeSealand
SenegalSeyşellerSırbistan
Sierra LeoneSingapurSlovakya
SlovenyaSolomon AdalarıSomali
SomalilandSri LankaSudan
SurinamSuriyeSuudi Arabistan
SvazilandŞiliTacikistan
TanzanyaTaylandTayvan
TogoTongaTransdinyester
Trinidad ve TobagoTunusTuvalu
TürkiyeTürkmenistanUganda
UkraynaUmmanUruguay
ÜrdünVanuatuVatikan
VenezuelaVietnamYemen
Yeni ZelandaYeşil BurunYunanistan
ZambiyaZimbabve

Rubik Küpü, Zekâ Küpü nedir ?

Rubik Küpü, Zekâ Küpü ya da Sabır Küpü; 1974 yılında Macar heykeltıraş ve mimar Ernõ Rubik tarafından icat edilen mekanik bulmaca. Hareketli yüzeylerden oluşan ve çoğunlukla plastikten yapılmış bir küp olan Rubik Küpü, başlıca dört şekilde piyasaya sürülmüştür: 2×2×2'lik Mini Rubik Küpü, 3×3×3'lük standart küp, 4×4×4'lük Rubik'in İntikamı ve 5×5×5'lik Profesörün Küpü. 6×6×6 ve 7×7×7'lik küpler de hâlihazırda üretilmektedir.
"Rubik Küpü" diye bilinen standart 3×3×3'lük modelin her yüzünde 9 kare olmak üzere alanı toplam 54 karedir ve hacmi -ortadaki görünmeyen küp hariç- 26 birim3'tür. Yüzeyindeki kareler genel olarak altı farklı renk ile etiketlendirilmiştir. Bulmaca çözüldüğünde küpün her yüzü tek renkten oluşur.
Yaratıcısı tarafından ilk olarak "Sihirli Küp" adı verilen bulmacaya 1980 yılında "Rubik Küpü" adı verildi ve aynı yılın Mayıs ayında tüm dünyada dağıtımına başlandı. 2007 yılına kadar 300 milyon adet satıldığı ve dünyanın en çok satılan oyuncağı olduğu söylenir.

Rubik Küpü

AKTEKKE CAMİSİ (Mader-i Mevlana, Kalemi Zaviyesi) KARAMAN

Mader-i Mevlâna (Aktekke) Cami Resimleri,Mader-i Mevlâna (Aktekke) Cami Bilgi,Karaman Tarihi



AKTEKKE CAMİSİ (Mader-i Mevlana, Kalemi Zaviyesi) KARAMAN

 Karaman ili Ali Şahane Mahallesindedir.

Yapının Tarihi: Yapıtın yazıtına göre (H.772 Rabi-ül-evveli) 1370 Eylül ayı sonlarında yapılmıştır.

Yaptıranı: Yazıtına göre Karaman-oğlu Mahmud oğlu Halil oğlu Alaeddin Bey yaptırmıştır.

Mimar ve Ustaları: --------

Yapının İncelenmesi: Çevrenin dolması sonucu, yoldan 1.00 m. kadar çukurda kalmış  avlunun güney yönünde mescid, türbe ve zaviye yapısı, kuzeyde ise derviş hücreleri bulunmaktadır.  Zaviyenin diğer yapılarından herhangi bir iz bulunmamaktadır. Kuzeydeki derviş hücreleri, arsanın şekline göre açı yaparak doğu-batı yönünde uzanmaktadır. Bugünkü şekliyle içlerinde birer ocak ve iki niş bulunan hücreler yedi adettir. Bu hücreler güneyde giriş kapilarinin yanindaki dikdörtgen pencerelerden ışık almaktadır. Doğu uçtaki hücrenin penceresi bulunmamaktadır.

Avlunun güneyindeki ana binanın önünde üç kubbeli bir soncemaat revakı bulunmaktadır. Revakın örtüsü, yanlarda birer penceresi bulunan duvarlara, ortada ise iki mermer sütuna oturan kemerlere taşıtılmıştır. Soncemaat revakında, girişe göre iki uçta birer kapı, birer mihrap nişi ve içle bağlantıyı sağlayan birer pencere bulunmaktadır. Pandantifli sağır kubbeyle örtülü 13.00m.x13.07 m. ölçüsündeki kare mekan, 2.10m. derinliğinde yapılmış olan kemerle, kuzey yöne genişletilmiştir.   Bu bölümde, iki mermer sütunun taşıdığı Bursa kemerleri üzerinde önü kafesle kapatılmış olan kadınlar mahfili yapılmıştır. Bu mahfile, soncemaat revakının batısındaki kapıdan çıkılır. Ana mekanın doğu bölümünün, Mevlana'nın Annesi, eşi, kardeşi Alaeddin ve Karamanoğlu Seyfeddin Süleyman Bey’in kabirlerinin bulunduğu türbeye ayrılması nedeniyle, mescid bölümünün mihrabı tam eksende olmayıp, batıya kaydırılmıştır. Bu nedenle, güney cephenin düzeni diğer cephelerden farklı bir konuma gelmiştir. Orta mekan altta her yönde ikişer adet dikdörtgen alt pencerelerin yanısıra doğu, güney ve batı yönlerde yer alan sivri kemerli üçlü tepe pencere gruplarından ışık almaktadır. Kubbe kasnağına pencere açılmamıştır. Dışta yalın kesme taş mimarisinin özelliklerini gösteren yapıda ana kubbenin yüklerini karşılamak için köşelerde duvar kesitleri artırılarak, destek ayakları yapılmıştır. Doğu-güney-batı cephelerde pencere düzenleri küçük ayrıntılar dışında aynıdır. Her cephede altta üstleri sivri kemer alınlıklı iki büyük dikdörtgen pencere, bunların üstünde iki sivri kemerli tepe penceresi bunların tam ortasında ve daha üst kotta yine sivri kemerli bir tepe penceresi bulunmaktadır. Yalnız, güney cephenin  doğusundaki alt pencere, bu bölümün türbe olarak kullanılması nedeniyle, cephenin ortasına  alınmıştır.

Yapının kuzey doğu köşesinde yer alan minarenin kapısı soncemaat  revakının doğu bölümüne açılır. Altta kubik kürsü, yedi ve sekizlerden oluşan pabuç bölümü, poligonal minare gövdesi, altı mukarnaslı ve taş korkuluklu şerefesi, peteği ve kurşun kaplı külahıyla minare, klasik Osmanlı minarelerinin bir örneğini oluşturmaktadır.

Yapı bütünüyle kesme taşla inşaa olunmuştur. Pencere kemerleriyle, giriş kapısı kemerleri renkli taş ve beyaz taşla almaşik düzendedir. Içte mahfil sütunlari, mihrap ve mimber, dişta giriş kapisi, soncemaat revaki sütunlari ile pencere söveleri mermerdir. Soncemaat revakının kemer gergileri ahşaptan yapılmıştır. Üst örtü tümüyle kurşunla kaplıdır.

Yapının süslemesi dışta, malzemenin doğal rengi ve dokusu ile aranmıştır. Kesme taşin mimariye getirdigi tüm olanaklar kullanilmiştir. Yapinin süs ögeleri pencere ve kapi söveleri, saçak silmeleri, mihrap mukarnaslari ve şerefe alti mukarnas-larindan oluşmaktadir.

İçte ise, mihrapta doğal malzeme olanaklarından yararlanılırken, sıva üzerinde Osmanlı klasik dönem kalem işleri görülmektedir. Bu kalem işleri, ana kubbeyi taşiyan büyük kemerler, pandantifler ve kubbe içi süslerinde görülmektedir. Bunların dışında alt pencerelerin sivri kemerli alınlıklarında yine klasik dönem Osmanlı süs motiflerinin kullanıldığını görüyoruz.  Sivri kemerli tepe pencereleri de,  kalem işi çerçeveler içerisine alınmıştır. Bu süslerde zencerek,  rumi, palmet ve hatayilerden oluşan motifler yogun kullanılmışlardır.

 

HZ MEVLANA KİMDİR ?

Mevlâna 30 Eylül 1207 yılında bugün Afganistan sınırları içerisinde yer alan Horasan Ülkesi’nin Belh şehrinde doğmuştur. Mevlâna’nın babası Belh Şehrinin ileri gelenlerinden olup, sağlığında “Bilginlerin Sultânı” ünvanını almış olan Hüseyin Hatibî oğlu Bahâeddin Veled’tir. Annesi ise Belh Emiri Rükneddin’in kızı Mümine Hatun’dur.
Sultânü’I-Ulemâ Bahaeddin Veled, bazı siyasi olaylar ve yaklaşmakta olan Moğol istilası nedeniyle Belh’den ayrılmak zorunda kalmıştır. Sultânü’I-Ulemâ 1212 veya 1213 yılllarında aile fertleri ve yakın dostları ile birlikte Belh’den ayrıldı.
Sultânü’I-Ulemâ’nın ilk durağı Nişâbur olmuştur. Nişâbur şehrinde tanınmış mutasavvıf Ferîdüddin Attar ile de karşılaştılar. Mevlâna burada küçük yaşına rağmen Ferîdüddin Attar’ın ilgisini çekmiş ve takdirlerini kazanmıştır.
Sultânü’I Ulemâ Nişabur’dan Bağdat’a ve daha sonra Kûfe yolu ile Kâ’be’ye hareket etti. Hac farîzasını yerine getirdikten sonra, dönüşte Şam’a uğradı. Şam’dan sonra Malatya, Erzincan, Sivas, Kayseri, Niğde yolu ile Lârende’ye (Karaman) geldiler. Karaman’da Subaşı Emir Mûsâ’nın yaptırdıkları medreseye yerleştiler.
1222 yılında Karaman’a gelen Sultânü’/-Ulemâ ve ailesi burada 7 yıl kaldılar. Mevlâna 1225 yılında Şerefeddin Lala’nın kızı Gevher Hatun ile Karaman’da evlendi. Bu evlilikten Mevlâna’nın Sultan Veled ve Alâeddin Çelebi adlı iki oğlu oldu. Yıllar sonra Gevher Hatun’u kaybeden Mevlâna bir çocuklu dul olan Kerrâ Hatun ile ikinci evliliğini yaptı. Mevlâna’nın bu evlilikten de Muzaffereddin ve Emir Âlim Çelebi adlı iki oğlu ile Melike Hatun adlı bir kızı dünyaya geldi.
Bu yıllarda Anadolunun büyük bir kısmı Selçuklu Devleti’nin egemenliği altında idi. Konya’da bu devletin baş şehri idi. Konya sanat eserleri ile donatılmış, ilim adamları ve sanatkarlarla dolup taşmıştı. Kısaca Selçuklu Devleti en parlak devrini yaşıyordu ve Devletin hükümdarı Alâeddin Keykubâd idi. Alâeddin Keykubâd Sultânü’I-Ulemâ Bahaeddin Veled’i Karaman’dan Konya’ya davet etti ve Konya’ya yerleşmesini istedi.

Bahaeddin Veled Sultanın davetini kabul etti ve Konya’ya 3 Mayıs 1228 yılında ailesi ve dostları ile geldiler. Sultan Alâeddin kendilerini muhteşem bir törenle karşıladı ve Altunapa (İplikçi) Medresesi’ni ikametlerine tahsis ettiler.
Sultânü’l-Ulemâ 12 Ocak 1231 yılında Konya’da vefat etti. Mezar yeri olarak, Selçuklu SarayınınGül Bahçesi seçildi. Halen müze olarak kullanılan Mevlâna Dergâhı’ndaki bugünkü yerine defnolundu.
Sultânü’I-Ulemâ ölünce, talebeleri ve müridleri bu defa Mevlâna’nın çevresinde toplandılar. Mevlâna’yı babasının tek varisi olarak gördüler. Gerçekten de Mevlâna büyük bir ilim ve din bilgini olmuş, İplikçi Medresesi’nde vaazlar veriyordu. Vaazları kendisini dinlemeye gelenlerle dolup taşıyordu.
Mevlâna 15 Kasım 1244 yılında Şems-i Tebrizî ile karşılaştı. Mevlâna Şems’de “mutlak kemâlin varlığını” cemalinde de “Tanrı nurlarını”görmüştü. Ancak beraberlikleri uzun sürmedi. Şems aniden öldü.
Mevlâna Şems’in ölümünden sonra uzun yıllar inzivaya çekildi. Daha sonraki yıllarda Selâhaddin Zerkûbî ve Hüsameddin Çelebi, Şems-i Tebrizî’nin yerini doldurmaya çalıştılar.

Yaşamını “Hamdım, piştim, yandım”sözleri ile özetleyen Mevlâna 17 Aralık 1273 Pazar günü Hakk’ ın rahmetine kavuştu. Mevlâna’nın cenaze namazını Mevlâna’nın vasiyeti üzerine Sadreddin Konevî kıldıracaktı. Ancak Sadreddin Konevî çok sevdiği Mevlâna’yı kaybetmeye dayanamayıp cenazede bayıldı. Bunun üzerine, Mevlâna’nın cenaze namazını Kadı Sıraceddin kıldırdı.
Mevlâna ölüm gününü yeniden doğuş günü olarak kabul ediyordu. O öldüğü zaman sevdiğine yani Allah’ına kavuşacaktı. Onun için Mevlâna ölüm gününe düğün günü veya gelin gecesi manasına gelen “Şeb-i Arûs” diyordu ve dostlarına ölümünün ardından ah-ah, vah-vah edip ağlamayın diyerek vasiyet ediyordu.

17 Nisan 2014 Perşembe

Basketbol Oyun Kuralları



Basketbol Oyun Kuralları


Saha Seçimi
  • Misafir takım hangi yarı sahada oynamak isterse o yarı sahayı seçebilir.
Başlama
  • Basketbol maçları orta sahadan her iki takımdan da birer oyuncunun arasında yapılan hava atışı ile başlar. Havaya atılan topla oyun başlamıştır.
Oyun Süresi
  • Basketbol toplamda 40 dakika ve 4 periyot halinde oynanır; yani onar dakikalık 4 periyot şeklindedir. Beraberlik sözkonusu olduğu taktirde uzatma periyotları oynanır. Uzatmalar 5 er dakika oynanır.
Takımlar
  • Bir takım toplamda 12 oyuncu barındırabilir.
  • Takımlar bir antrenör birde dilerlerse yardımcı antrenör bulundurabilirler.
  • Menajer, doktor, çevirmen vb özel yükümlülükleri olan en fazla 5 kişi bulunabilir.
  • Takımlar sahada 2 oyuncudan daha az oyuncu ile devam ederse mağlup sayılır.
  • Böyle bir mağlubiyet söz konusu olursa, galip gelecek takım o anda skor olarak öndeyse o skor geçerlidir. Galip sayılacak takım skor olarak gerideyse, skor 2-0 olarak kabul edilir.
Üniformalar
  • Formalarda ön ve arka renk aynı olmalıdır.
  • Sahadaki bütün oyucunlar, formalarını şortlarının içerisine sokmaları kuraldır.
  • Takım içerisindeki bütün oyuncular aynı renkteki çoraplardan giymek zorundadır.
  • Formaların önünde ve arkasında forma rengine zıt renkte forma numaraları olması zorunludur.
  • Forma numaraları 4 ile 15 arasında olmalıdır.
Hücum Süresi
  • Müsabakada hücumu oynayan taraf kendi yarı sahasını 8 saniyede geçmesi gerekir. 8 saniyede sahasından çıkamaz ise hücum sırası rakip takıma verilir. Bununla birlikte hücum eden takım 24 saniye içerisinde hücumunu bitirmesi gerekir.
Mola
  • Takımların ilk üç periyotla birlikte uzatma periyodunda birer dakikalar halinde birer kez mola alma hakkına sahiptir.  Dördüncü periyottada iki kez mola alma hakları vardır. 2 periyot bitiminde 15 dakikalık bir mola verilir.
  • Basketbol müsabakalarında topa sahip kişi topu sektirmeyi bıraktığında o andan itibaren adım atamaz. Pas ve şut atmak zorundadır.  Adım attığı taktirde kural ihlali olduğundan top rakip takıma geçer.



Oyuncu Değişiklikleri
  • Basketbol maçlarında sınırsız oyuncu değişikliği yapılabilir; eğer oyuncu faul limitini doldurmamış ve oyundan alınmışsa tekrar tekrar oyuna girebilir.
Faul
  • Oyuncuların beş faul yapma hakkı vardır ve beş faulu geçen oyuncular oyundan atılmasıyla birlikte bir daha oyuna giremezler.  Oyuncuların yaptıkları toplam fauller takımlarının takım faul sayısını doğrudan etkiler. Bir takım 4 faul yaparsa bundan sonraki bütün faullari rakip takımın serbest atış yapmasına sebep olur. Yani 4. faulden sonraki faullerin cezası serbest atışla cezalandırılır.
Silindir Prensibi
  • Bir oyuncu sahada iken oyuncuyu saran bir silindir hayal edilir. Bu silindir içerisine rakip oyuncu eli kolu veya vücudu ile girmeye çalışırsa silindir prensibini ihlal etmiş olur. Silindir prensibi aşağıdaki resimde net bi şekilde gösterilmiştir.
Duraklama
  • Müsabaka hakemin durdurması dışında top potaya deyip döndükçe devam eder.  Top çizgilere değmeden havadan saha dışına çıkarsa, oyuncuda çizgi ve saha dışına basmadan topu çevirip oyuna devam edebilir.
Sayı
  • Üç sayı çizgisi içerisinde ve üç sayısı çizgisi üzerinden( çizgi üzerine basılmış ise) yapılan her atış 2 sayılık olarak değerlendirilir. 3. sayı çizgisi dışından atılan her sayıda 3 sayılık kabul edilir.  Serbest atışlar birer sayı olarak hanelere yazılır.
Ceza
  •  Basketbolda Cezalar kural ihali ve faul şeklindedir.  Kural ihlali yapıldığında top rakip takıma verilir, faul yapıldığında ise; eğer faul yapan takımın takım faul sayısı dolmuşsa (5. Faul ise) serbest atışla cezalandrılır. Bunun yanında oyuncu şut, turnike gibi sayıya yönelik bir pozisyon içindeyken faul yapılırsa bu da serbest atışla cezalandırılır. Kişinin atışı basket olduğunda ve bu pozisyondayken faule uğramış ise bir tane serbest atış kullanır.  Basket olmamış ise şutu gönderdiği noktaya göre serbest atış adedi değişir; şöyleki oyuncu şutu 3 sayı çizgisi içerisinden atmış ise 2 adet serbest atış kullanır, 3 sayı çizgisi dışında ise 3 tane atş kullanır.
Oyunun Galibi
  • 4 periyon sonunda veya uzatmaların sonunda en çok sayı atan takım maçın galibi olur.
Kaptanın Yetkileri
  • Kaptanlar oyun durduğunda hakemlerden bilgi alma yetkisine sahiptir.
  • Takımlar sonuca itiraz ederse bunu kaptan yapar.
Antrenörler
·         Antrenörler sadece top ölü olduğunda ve oyun durduğunda istatistiki bilgiler almak için hakem masasına gidebilirler.
  • Müsabaka anında sadaece antrenör ayakta durabilir.
  • Serbest atış atacak kişi belirlenmesi gerkeiyorsa bunu antrenör belirler.
Topla Oynama
  • Topa sadece elle dokunulabilir. Bunun dışında ayakla vurmak, bacağın herhangi bir yeriyle dokunmak yasaktır; ancak istem dışı değmişse oyun devam eder.
  • Bir oyuncu istemsiz bir şekilde kendi potasına sayı yaparsa bu sayı iki sayı olarak değerlendirilir ve rakip takımın kaptanına yazılır; fakat oyuncu bilerek kendi çemberine sayı atarsa bu sayı geçersiz olarak kabul edilir.
  • Topu çembere tersten atmak kural ihlalidir.
  • Oyuncular topu oyuna sokarken pas olarak saha içerisine atarlarsa oyun başlar.
  • Normal şartlarda top oyuna, birinci periyot dışında 2. 3. ve 4. periyotlarda  teknik ve sportmenlik dışı faullerde hakem masasının karşısındaki kenar çizgiden  girer. ( Birinci periyot hava atışı ile başlar.)
Basketbol Sahası
  • İdeal basketbol sahası ölçüleri 28 m x 15 m’dir.
  • Basketbol sahaları ortadan ikiye bir çizgiyle ayırılır.
  • Bu çizginin üzerine orta yuvarlak çizilir.
  • Basketbol potaları kenar çizgilerden 1,2 metre içerde olur. Boyutları ise 1,8 x 1,2 metredir.
  • Potada varolan çemberin yerden yüksekliği 3,05 metredir. Çemberin çapı 45 cm’ dir.
Basketbol Topu
Basketbolda oynanan topun çevresi 75-78 cm, çapı 12,3 cm ve ağırlığı 600-650 gram olarak belirlenmiştir.