HZ MEVLANA'NIN TÜRBESİ
Mevlana
Türbesinin mimarı Bedreddin Tebrizidir. Mevlana Celaleddin Rumi''nin türbesi
çevresindeki mescit, semahane, meydanı şerif, matbah, derviş hücreleri,
şadırvan, şebi aruz havuzu ve çelebi dairesiyle bir külliye halindedir.
Mevlâna, 30 Eylül 1207 yılında bugün Afganistan sınırları
içerisinde yer alan Horasan Ülkesi'nin Belh şehrinde doğmuştur. Mevlâna'nın
babası Belh Şehrinin ileri gelenlerinden olup, sağlığında "Bilginlerin
Sultâni" unvanını almış olan Hüseyin Hatibî oğlu Bahâeddin Veled'tir.
Annesi ise Belh Emiri Rükneddin'in kızı Mümine Hatundur.
Külliyeyi meydana getiren yapılardan esas türbe binası
Külliye, İslam tarihinde yapılmış olan, dini-
sosyal
kompleks.
Selçuklu devrine, türbenin yivli gövdesi ve külahı ile giriş
koridoru, çelebi mezarları, post kubbesi
1. Selçuklular : Türklerin Orta Asyadan Anadolu'ya göçleri
sırasında kurdukları iki ayrı devletin adı.
2. Selçuklu, Konya : Konya'nın merkez ilçelerinden biri.
Karamanoğulları devrine, mescit, semahane, türbeler, derviş
hücreleri, matbah ve şadırvan ise Osmanlı devrine aittir. Türbenin bugünkü
şekli; kare planlı bir zemin üzerinde üç tarafı kemerli ve bir tarafı kapalı
mekân halindedir. Bu mekânın üzerini 16 dilimli sivri bir külah örter.
Külahın tepesinde bir hilâl içinde Mevlevi sikkesi bulunan
yüksek bir alem vardır. Külahın üzerini firuze çiniler kaplar. Külaha
Yeşilkubbe denir. Yeşilkubbenin altında Mevlânânın ve oğlu Sultan Veledin gök
mermerden yapılmış üstü puşide ile örtülü sandukaları vardır. Türbenin bir
"mumyalık" kısmı da vardır, cephede bugünkü Gümüş Eşikin altında
bulunan bu kısmın kapısının XVIII. yy.da örülmüş olduğu bilinir. Çapraz tonozla
örtülü olduğu sanılan bu kısımda Mevlânânın naşı mumyalanarak muhafaza edildi.
Bugün müze olarak kullanılmakta olan Mevlâna Dergâhının yeri,
Selçuklu Sarayının Gül Bahçesi iken bahçe,
Karamanoğulları 13. yüzyılda, Konya ve civarında hüküm süren,
1487 senesine kadar devam eden büyük Türk beyliğine verilen isim. Karaman
aşireti, Oğuzlar'ın Avşar boyuna mensuptur.
Sultan Alâeddin Keykubad tarafından
Mevlânanın babası Sultânül-Ulemâ
Bâhaeddin Velede hediye edilmiştir.
Sultânül-
Ulemâ 12 Ocak 1231 tarihinde vefat edince
türbedeki bugünkü yerine defnedilmiştir. Bu defin gül bahçesine yapılan ilk
defindir.
Sultânül-
Ulemânın ölümünden sonra kendisini sevenler
Mevlânaya müracat ederek babasının mezarının üzerine bir türbe yaptırmak
istediklerini söylemişlerse de Mevlâna "Gök kubbeden daha iyi türbe mi
olur" diyerek bu isteği reddetmiştir. Ancak kendisi 17 Aralık 1273 yılında
vefat edince Mevlânanın oğlu Sultan Veled Mevlânanın mezarı üzerine türbe
yaptırmak isteyenlerin isteklerini kabul etmiştir. "Kubbe-
i
Hadra" (Yeşil Kubbe) denilen türbe dört fil ayağı (kalın sütun) üzerine
130.000 Selçukî dirhemine Mimar Tebrizli Bedrettine yaptırılmıştır. Bu tarihten
sonra inşaî faaliyetler hiç bitmemiş 19. yüzyılın sonuna kadar yapılan
eklemelerle devam etmiştir.
Mevlevî
Dergâhı ve Türbe 1926 yılında "Konya Âsâr-ı Âtîka Müzesi" adı
altında müze olarak hizmete başlamıştır.1954 yılında ise müzenin teşhir ve
tanzimi yeniden gözden geçirilmiş ve müzenin adı "Mevlâna Müzesi"
olarak değiştirilmiştir.
Müze alanı bahçesi ile birlikte 6.500 m² iken, yeri istimlak
edilerek Gül Bahçesi olarak düzenlenen bölümlerle birlikte 18.000 m²ye ulaşmıştır.
Müzenin avlusuna "Dervîşân Kapısı" ndan girilir.
Avlunun kuzey ve batı yönü boyunca derviş hücreleri yer almaktadır. Güney yönü,
matbah ve Hürrem Paşa Türbesinden sonra, Üçler Mezarlığına açılan Hâmûşân
(Susmuşlar) Kapısı ile son bulur. Avlunun doğusunda ise Sinan Paşa, Fatma Hatun
ve Hasan Paşa türbeleri yanında semahane ve mescit bölümleri ile Mevlâna ve
aile fertlerinin mezarlarının da içerisinde bulunduğu ana bina yer alır.
Avluya
Müze Sanat eserlerinin saklandığı ve insanların bunları görüp
faydalanmaları için özel binalarda sergilendiği yerler. Müze kelimesi eski
Yunancada “bilimler tapınağı” manasındaki “Mouseion” kelimesinden gelir.
Dünyada ilk müze, miladdan önce üç yüz yılında İskenderiye'de
birinci Ptolemaios zamanında kurulmuştur. Müze adı verilen ilk bina, aslında
bir üniversitedir. Sanata ve bilime değer veren okulların bir araya
toplanmasından meydana getirilmiştir. Bu ilk müzede, sanat eserlerinden z
Yavuz Sultan Selimin 1512 yılında yaptırdığı üzeri kapalı
şadırvan ile "Şeb-i Arûs" havuzu ve avlunun kuzey yönünde yer
alan selsebil adı verilen çeşme, ayrı bir renk katmaktadır.Tilâvet Odası
Tilâvet Yavuz Sultan Selim Osmanlı sultanlarının dokuzuncusu,
İslam halifelerinin yetmiş dördüncüsü. Sultan İkinci Bayezid'in oğlu olup,
annesi Dulkadirli ailesinden Aişe Hatundur. 1470 yılında Amasya'da doğdu.
Şehzadeliğinde, devrin alimlerinden mükemmel bir tahsil ve terbiye gördü.
Arap,
Fars dilleriyle yüksek din ve fen ilimlerini öğrendi. Askeri sevk ve idare ile
devlet yöneticiliğini öğrenmesi için, şehzadeliğinde Trabzon Valiliğine
gönderildi.
Arapça bir kelime olup,
Hami-
Sami Dil Ailesi'nin Sami koluna mensup bir lisan.
Arap Yarımadası ve Kuzey Afrika'da halkın çoğunluğunca, Türkiye ve İran'da ise
Arap azınlıklarca kullanılmaktadır.
Kuran-
ı Kerimi güzel sesle ve usulüne uygun olarak okuma
anlamına gelir. Geçmişte bu oda da Kuran-
ı Kerim okunulduğu için buraya
tilâvet odası denmiştir. Halen Hat Dairesi olarak kullanılmaktadır.
Hat Dairesinde Mahmud Celaleddin, Mustafa Rakım, Hulusi,
Yesarizâde gibi devirlerinin meşhur hattatlarının levhaları yanında, Sultan II.
Mahmudun yazdığı altın kabartma bir levha da yer almaktadır. Gümüş kapı
üzerinde teşhir edilmekte olan Yesarizâde Mustafa İzzet Efendinin hattı ile
yazılmış olan Molla Camiye ait Farsça beyitte şöyle denilmektedir.
Kabetül-
uşşâk bâşed in mekam
Her ki nakıs amed incâ şod temam
(Bu makam aşıkların kâbesi oldu. Buraya noksan gelen
tamamlanır)
Hz. Mevlâna
Türbe salonunu doğuda ve güneyde çevreleyen yüksekçe set
üzerinde ise Mevlâna ve babası Bahaeddin Veledin soyundan gelme, 10u hanımlara
ait olmak üzere 55 adet mezar ile, Hüsameddin Çelebi, Selâhaddin Zerkûbî ve
Şeyh Kerimüddin gibi Mevlevîlikte makam sahibi olmuş 10 kişiye ait toplam 65 mezar bulunmaktadır. Hanımlara ait mezarların üzerinde yer alan sandukalara sikke konulmamıştır.
Yeşil kubbenin tam altında Mevlânanın ve oğlu Sultan Veledin
mezarları yer almaktadır. Mezarların üzerindeki iki bombeli mermer sandukayı
1565 yılında Kanuni Sultan Süleyman yaptırmıştır. Sandukaların üzerinde yer
alan altın sırma tellerle işlenilmiş Pûşîde ise
Kanunî Sultan Süleyman Osmanlı Devleti'nin onuncu sultanı ve
İslam halifelerinin yetmiş beşincisi. Babası Yavuz Sultan Selim Han, annesi
Aişe Hafsa Sultan olup, Kanûnî lakabıyla meşhur oldu. Avrupalılar Büyük Türk ve
Muhteşem Süleyman lakaplarını verdiler. Sultan Süleyman Osmanlı hanedanı içinde en uzun süre tahtta kalan padişahtır.
Sultan İkinci Abdülhamid tarafından 1894 yılındayaptırılmıştır.
Huzûr-ı Pîr (Türbe)
Türbe salonuna Sokullu Mehmet Paşanın oğlu Hasan Paşanın 1599 yılında yaptırdığı gümüş kapıdan girilir. Burada bulunan iki vitrin içerisinde Mevlânanın meşhur eserlerinden Mesnevinin, Divân-
ı Kebirin en eski nüshaları sergilenmektedir. Türbe salonunu üç küçük kubbe örter. Üçüncü kubbeye post kubbesi de denilir ve yeşil kubbeye kuzey yönünden bitişiktir.
Türbe salonu doğuda, güneyde ve kuzeyde yüksekçe bir set ile çevrilir. Kuzeyde iki parça halinde yer alan yüksek setlerde 6 Horasan erinin sandukaları yer almaktadır. Horasan erlerinin hemen ayak ucunda ise İlhanlı Hükümdarı Ebû Said Bahadır Han için yapılmış nisan tası sergilenmektedir.
Yine burada yer alan iki levha, Mevlânanın felsefesini ve düşünce sistemini açıklaması açısından mühimdir. 1. levha Türkçedir ve şöyledir;
"Ya olduğun gibi görün
Ya göründüğün gibi ol"
Hz. Mevlâna
2. levha ise Mevlana''nın Farsça bir rubaisidir. Rubainin Türkçe çevirisi şöyledir;
"Gel, Gel, ne olursan ol, gel!
İster kâfir, ister mecûsî, ister puta tapan ol, gel!
Bizim dergâhımız ümitsizlik dergâhı değildir.
Yüz kerre tövbeni bozmuş olsan da yine gel!"
Halen Mevlânanın babası
II. Abdülhamid (Osmanlı Türkçesi: 'Abdü’l-
Hamid-
i
sânî)(d. 21 Eylül 1842 – ö. 10 Şubat 1918). Osmanlı Devleti'nin 34. padişahı.
Babası Sultan Birinci Abdülmecid, annesi Tir-
i Müjgan Kadın Efendi'dir.
Bahaeddin Veledin mezarı üzerinde bulunan ve bazı kişilerin
"oğlu gelince babası ayağa kalkmış" dedikleri ahşap sanduka ise, bir
Selçuklu şaheseri olup, 1274 yılında Mevlâna için yaptırılmıştır. Kanunî,
Mevlana ve oğlu Sultan Veledin mezarları üzerine 1565 yılında yeni bir mermer
sanduka yaptırınca, ahşap sanduka buradan kaldırılmış ve sandukası olmayan Mevlânanın
babasının mezarının üzerine konulmuştur.
Semâhâne
Semâhâne bölümü, mescid bölümü ile birlikte XVI. yüzyılda
Kanunî Sultan Süleyman tarafından yaptırılmıştır. Semâhânede semâ, 1926 yılında
dergâh müze oluncaya kadar devam etmiştir. Semâhânede yer alan naat kürsüsü ve
müzisyenlerin oturdukları mutrib hücresi ile erkekler ve hanımlara ait
mahfiller orijinal halleri ile korunurken, Semâhânenin uygun duvarlarında
tarihi halılar ve yine vitrinler içerisinde madeni ve ahşap eserlerle Mevlevî
musiki aletleri sergilenmektedir.
Mescid
Mescide çerağ kapısından girilir. Ayrıca mezarların bulunduğu
huzûr-
pîr ve semâhâne bölümlerinden de birer küçük kapı ile geçişler
vardır. Bu bölümde müezzin mahfili ve mesnevîhân kürsüsü orijinal halleriyle
muhafaza edilmektedir.
Mescidin güney duvarı üzerinde çok değerli halı ve ahşap kapı
numuneleri sergilenirken, Mescid içerisine serpiştirilen 10 adet vitrinde de
çok değerli cilt, hat ve tezhip numuneleri sergilenmektedir.
Halı Kumaş Bölümü - Derviş Hücreleri
Mevlâna Dergâhının ön avlusunun batı ve kuzey yönünü
çevreleyen, her birinde birer küçük kubbe ve baca bulunan 17 hücre
bulunmaktadır. Bu hücreler Padişah
Bahaeddin Veled, Mevlânâ|Mevlana'nın babası ve İslam dünyasının
o dönemdeki en büyük bilginidir. Sultan-
ı Ulema adı ile anılır. Anadolu
Selçuklu Devleti|Anadolu Selçuklu sultanı I. Alaeddin Keykubad|Alaeddin
Keykubat'ın daveti üzerine Anadolu'ya geldiği sanılmaktadır.
III. Murat tarafından 1584 yılında dervişlerin ikameti için
yaptırılmıştır.
Bu hücrelerden giriş kapısının sağında kalan dört hücre, halen
gişe ve idare binası olarak kullanılmaktadır. Girişin solunda kalan 13 hücrenin
baştan iki tanesi postnişîn ve mesnevîhân hücresi olarak, orijinal eşyaları ile
teşhir edilmiştir.
En sondaki iki hücre ise değerli kitap koleksiyonlarını
müzemize hediye eden Rahmetli Abdülbakî Gölpınarlı ile Dr. Mehmet Önderin
kitaplarına tahsis edilmiştir. Halen kütüphane olarak hizmet vermektedir.
Diğer 9 hücrenin ara duvarları kaldırılarak birbirine bağlı iki
büyük koridor elde edilmiştir. Bu koridorlardan birinde ülkemizin Kula, Gördes,
Uşak, Kırşehir gibi yörelerine ait tarihi halıları, diğer koridorda ise Konya
İline bağlı, Ladik, Karaman, Karapınar, Sille gibi yörelerde dokunmuş tarihi
halılar sergilenmektedir.
Bu hücrelerin koridora açılan pencere ve kapı boşluklarına yapılan vitrinlerde ise Mevlevî etnografyasına ait pazarcı maşası, mütteka, nefîr gibi dergâhtan müzeye nakledilen tarihi nitelikteki eşyalarla, müze koleksiyonunda yer alan son derece değerli Bursa kumaşları sergilenmektedir.
Matbah Bölümü
Matbah müzenin güneybatı köşesinde yer alır. 1584 yılında Sultan III. Murat tarafından yaptırılmıştır. Dergâhın müzeye dönüştürülüğü 1926 yılına kadar yemek ihtiyacı burada karşılanıyordu.
1990 yılında yapılan onarımlardan sonra bu bölümün teşhir ve tanzimi mankenler ile yeniden yapılmıştır. Matbahın asıl işlevi olan yemek pişirme ve somat denilen sofrada yemek yeme adabı mankenlerle anlatılmaya çalışılmıştır. Matbahın diğer işlevlerinden olan Nev-ni-yâz denilen Mevlevî aday adayı saka postu üzerinde otururken, semâ talim çivisi yanında ise semâ dedesinin can tabir edilen Mevlevî derviş adayına
III. Murat, (d. 4 Temmuz 1546 – ö. 16 Ocak 1595). 12. Osmanlı padişahıdır. II. Selim'in Nurbanu Sultan'dan olan oğlu ve varisidir. 1574'ten 1595'e kadar 21 sene Osmanlı Devleti'nin başında bulunmuştur. Saltanatı süresince veziri olan Sokollu Mehmet Paşa'nın etkisinde kalmıştır. Saltanatı döneminde eşi Safiye Sultan, özellikle Sokollu Mehmet Paşa'nın ölümünden sonra devlet yönetiminde oldukça önemli bir rol üstlenmiştir.
semâ talim ettirişi anlatılmaya çalışılmıştır.